Roma Bisiklet Turu Bölüm 1
Tur ile alakalı genel tecrübelerimizi aksetmeden önce bize kapılarını açıp 4 gün boyunca çok keyifli bir ev ortamı tesis eden Tincalla ailesine teşekkürü borç biliriz.
2 saat süren seyahatimizin akabinde Flumicino havaalanına varıyoruz. Uçaktan indikten sonra ufak bir raylı shuttle ile pasaport kontrolünü geçip tren istasyonuna varıyoruz. Havaalanından şehir merkezine tren ile iki farklı seçenek ile ulaşmanız mümkün. Bizim tercihimiz şehir merkezinin iki durak dışındaki Tiburtina’ya merkeze uğramadan giden çift katlı tren oldu, 1 saat süren yolculuk için kişi başı 8 euro ödedik. İkinci seçenekte ise metro ve tren hatlarının birleşimi olan Termini durağına gitmek istemeniz durumunda ödemeniz gereken tutar 15 euro, yol ise 30 dakika kadar sürüyor. Hatırlatmakta fayda gördüğüm bir husus ise aldığınız biletleri trene binmeden önce otomat cihazlarında validate yani geçerli kılmanız gerekmekte. Şayet bunu yapmaz ve trende memur kontrolüne takılırsanız ceza ödemek durumunda kalırsınız.
Daha önce yaptığım İtalya sehayatlerinde özellikle Roma’nın defaatle altını üstüne getirmiş olmanın verdiği tecrübe ve dostumuz Luca’nın tavsiyesi üzerine turumuza Villa Borghese bahçelerinden başlamayı uygun bulduk.
Şehrin merkezinde yapacağımız ilk tur için ben Luca’nın göbekten vitesli 28c lastikli bisikletini Serkan ise evdeki diğer bisiklet olan katlanır Btwin’i aldı.
Genel bilgi vermesi hasebiyle bir kaç hususa değinmek isterim. Roma’da bisikletli olmak tahmin edebileceğiniz üzere motorlu araçlardan saygı ve öncelik görüyor(taksiler hariç). Şehir içinde muhakkak bir kilit taşımanızı öneririm zira turistik mekanlar hırsızlığı bolca beraberinde getirir. Ayrıca yanınıza suluk almanızı şiddetle tavsiye ederim tüm çeşmelerdeki sular içilebilir tabiki tadı bizdeki gibi değil. Sabah 05:00-07:00, 10:00-12:00 ve 20:00’den kapanış saati 23:00’e kadar metro hatlarında bisiklet için ek ücret vermeden seyahat edebiliyorsunuz. 100dk’lık bilet ücreti 1.5euro. Yalnız metrolar için 100dk’lık biletlerde bir kısıt var. 100dk içerisinde sadece bir metro hattını kullanabiliyorsunuz. Aynı biletle otobüslere 100dk’ içerisinde istediğiniz hatta ücretsiz binilebiliyor. 24 saatlik bileti alırsanız metrolarıda istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz. Onun da fiyatı 7 euro.
Turumuza başladığımız Borghese bahçeleri şehrin orta yerinde içinde kendi hayvanat bahçesi, açık hava sineması, müzesi, sandal ile açılabileceğiniz gölü ve tiyatro salonu olan oldukça büyük bir park. Bisiklet ile dolaşırken Serkan’ın yüzündeki manidar mutluluğun benzeri bende de mevcuttu. Alabildiğine yeşil bir alanda araç trafiğinden uzak, oksijeni içinize doldurup bisiklet sürmek paha biçilemez. Park içerisinde zaman zaman Roma dönemi eserlerinin sergilendiği bir açık hava müzesinde dolaşıyor hissine kapılmanız olası. Videoda görmediğiniz çok fazla alan mevcut ayrıca içeride şehir(günlük 10euro) ve dağ bisikleti(günlük 11euro) kiralayabiliyorsunuz. Bir de 4 tekerlekli herkesin aynı anda pedal çevirdiği turistik bisikletleri de mevcut. Park içinde bisiklet ile dolaşmak o kadar keyifli ki farkında olmadan 2-3 saat dönüp durmanız olası. Zemin düzgün fakat bazı yerler mıcırlı 28c den daha ince lastik için uygun olmayabilir.
Borghese bahçelerinden çıkıp Piazza del Popolo’yu da tepeden gören seyir terası ile şehri yukarıdan izliyoruz ve virajlı yolları ile aşağıya meydana iniyoruz. Meydan oldukça geniş, şehir merkezini dikine bölen Via del Corso ya geçiyoruz. İstiklal caddesinin türevi olan Via del Corso motorlu araç trafiğine kapalı, sağlı sollu mağazalar ve kiliselerin olduğu cadde bisiklet sürüşü için oldukça keyifli. Caddenin ortasında sola döndüğümüzde yol bizi uzun bir sokak ile Spagna yani meşhur İspanyol merdivenlerine götürüyor. Bisiklet sürüşü için çok keyifli olmasa da görülmesi gereken yerlerin başında gelen İspanyol Merdivenlerinde akşamları keyifli vakitli geçirmek mümkün. Merdivenler üzerinde yiyecek içecek tüketilmesine izin verilmediğini de ayrıca belirteyim.
Sonraki durağımız olan Kolezyum için 20 dakika kadar bisiklet ile trafik içinde yol alıyoruz. Kolezyuma ulaşmamızı sağlayan son rampa hafif eğimli fakat yolun sonunda tüm ihtişamıyla bizleri karşılayan manzara yorgunluğumuzu unutturuyor.
Ara sokaklardan devam ederek Palazzo di Venezia(Venedik Sarayı)’na geçiyoruz. Her gördüğümde güzelliği karşısında hipnotize olduğum bu güzel yapı için Serkan da söyleyecek birşey bulamadı ve kolundan sürükleyerek götürmek zorunda kaldım.
Venedik sarayının tam karşısındaki parkın sağında Mussolini’nin yaptığı tarihi konuşma için kullandığı balkonu da görebilirsiniz. Sarayın hemen yanındaki merdivenlerle yukarı çıktığınızda zeminini Michelangelo’nun tasarladığı Piazza del Campidoglio meydanına ulaşıyorsunuz.
Venedik Sarayı’ndan sonraki durağımız 43 metrelik kubbe yükseliği ile dünyanın en eski Pagan tapınağı olan Phanteon. Muazzam yapının önündeki çeşme ve etrafındaki merdivenler turistler için güzel bir mola noktası. Tapınak çevresindeki zemin arnavut kaldırımı ile döşendiğinden altımdaki bisiklet ızdırap dolu dakikaları beraberinde getirdi Serkan’ın keyfi ise yerindeydi.
Şehir içinde yaptığımız turu özetlememiz gerekirse; yaklaşık olarak 30km civarındaydı, yolların kalitesi değişken olmakla beraber genel olarak düzgündü. Şehrin dokusu gereği bol arnavut kaldırımı mevcut; bu da bir sonraki seyahatimde ya katlanır ya dağ bisikleti tercih etmeme sebep olacaktı.
Sonraki turumuz olan ‘’Tevere’’ için takipte kalın.
One thought on “Roma Bisiklet Turu Bölüm 1: Şehir Turu”